Genel

kuçu ve bebek

new born (2)

Küçüklüğümden beri hayvanları çok severim. İlkokul çağında sokakta her gördüğüm kediyi ille seveceğim ya da eve getireceğim idi olay! Kedi delisi olmuştum. Belki de baba tarfımın sürekli kedilerle içiçe yaşamasındandı bu sevgi – babamın halası ve kuzeni kahvaltıyı kediyle birlikte masa üzerinde aynı tabaktan yaparlardı – hala gözümün önündedir! :)

Daha sonra ise köpeğim olsun istiyordum. ‘’Unser Hund heisst Mausekatze’’ yi okumuş, orada doğum gününde köpek alınan kızın mutluluğunu paylaşıyordum. Ama çok istemiş olsam da bana köpek alınmadı :(..

Üniversiteye başlamıştım, bir gün annem : ‘’Hadi köpek alalım!’’ demişti. Yılların köpek alalım ısrarı sonunda işe yaramış mıydı?? Annem de istiyordu bu sefer gerçi ve hayatımıza bir güzellik katmaya gittik…

Canım yavrumuzu aldık, çok mutluydum! Terrier. Adını Mischa koydum. İlkokulda okuduğum, yukarıda bahsettiğim kitaptaki kızın adıydı. Ve yıllarımız Mischa ile geçti. Sonra yavruladı, iki tanesinden biri hayatta kaldı ve ona da Tibya dedik…Köpek hatırası dolu günler! Mischa da Tibya da deli doluydu, saçının bir tutamını punk gibi cart pembe ve yeşil boyamıştım, onu bunu yapmıştık; ne güzel günlerdi !…

Ben İngiltere’ye gidince araya mesafe girdi sonra da biri, bir zaman da öteki vefat etti…Mahvolmuştuk, hiç o günleri hatırlamak istemiyorum..

Benzer hikaye Çağda’nın başına da gelmiş, ne ilginç! Haski alalım diye gittikleri pet shop’tan Cocker Spaniel alıp çıkmışlar ve Cooper ile çok güzel günleri olmuş. Sonra Çağda Fransa’ya gitmiş ve onların arasına da mesafe girmiş. İngiltere’deyken de vefat etmiş. Çok üzüldü. Ben son senesinde onunla tanışmıştım; tabii ki ben de çok üzüldüm..

Derken biz İngiltere’den dönünce Çağda köpek alalım diye tutturdu. Ben ise istemedim. İstemeyişim sebebi yine aynı üzüntüleri yaşamamak içindi. Ama tabii ki köpek ile yaşamaya alışmış insanların hayatı biraz eksik kalmış oluyordu. Bir sene kadar sonra Labrador alalım dedik. O da ben de bir büyük model köpeğe geçelim istiyorduk :) :)1st encounter thea aren

Golden retriever ve Labradorlar çok iyi aile köpeğiydi. Zaten Golden’leri neredeyse her Amerikan filminde görmek mümkündü! Ve onu bulduk! 9 tane yavrunun içinde tek yaramaz, deli dolu ve kız olanı oydu! Hiç tereddütsüz onu aldık. Artık Thea’mız bizimdi. Ve ne iyi yapmışız!

Thea ile hayat çok güzel. Deli dolu, sevecen, ailesine düşkün bir kız :) O bizim yavrumuz. Hayatımıza girdiğinden beri sürekli Çağda ile birbirimize yaptığı şeyleri anlatıyorduk.. Köpek olan arkadaşlarımızla köpek hikayelerimizi anlatıp birbirimizi karşılıklı dinliyorduk. Bir çoğuna garip gelen bir şey; çocuklar yerine köpekler konuşuluyordu uzun uzadıya. Ama bilmiyorlardı ki onlar bizim ‘yavrularımız’, ‘çocuklarımız’!

Çocuğunuz var mı diyenlere bile evet ufak bir kızımız var ama biraz kıllı diyordum 😉 Labradorumuz var ve o bizim çocuğumuz açıklamasını yapıyordum yani. Sahiden de öyleydi. Bir dönem hiç haz almadığım bir yerde çalışıyordum çok da stresliydi; eve gelir duş alırdım bir de Thea’yi öpüp koklardım kendime gelmek için…

Köpek ile hayat zor, ayak bağı derler. Hayır, değil.

Biraz kısıtlandığınız doğru ama köpek almak istiyorsanız zaten bazı şeylerin farklı olacağını biliyorsunuz ve öyle de planlamanız gerekiyor. Mesela mümkünse iş ve ev çok uzak olmamalı. Ne bileyim iş sonrası bir drink’e gittiğinizde eve uğrayıp köpeği çıkarıp besleyebilmelisiniz.

Tatile gidemezsiniz ayak bağı diyorlar. Hayır gidersiniz. Tatile giderken bazen yanımıza alıp pet alan Oteller’de kalıyoruz (TR’da biraz az olsa bile varlar!), kimi zaman da veterinerimizn çiftliğine bırakıyoruz. Her ikisi de Thea için iyi; ikincisinde resmen gençlik kampına gidiyor oluyor, diğer köpek arkadaşlarıyla azıp tozuyor ve biz yokken de iyi vakit geçirmiş oluyor 😛 :)

Görüyorsunuz işte, köpeğinizi kişileştiriyorsunuz. Çocuktan bir farkı yok. Sevgiyle büyütüyorsunuz ve sadece sevgi alıyorsunuz. Bu kadar muhteşem bir şey olabilir mi??

Kızmızda yaşadığımız antremandan sonra (sorumluluk, hayatı birine göre düzenleme, ve onunla hayatı paylaşma) başka bir aile ferdi daha girdi hayatımıza! Oğlumuz! Bir kız, bir oğlan, ne güzel! 😉

Bayılırım kuçu & bebe ikilisine!! 😉 çok da iyi anlaşırlar aslında…

Gerçi oğlumuz ilk eve geldiğinden bir süre sonrasına kadar Thea onu garipsemiş, her ağladığında korkup salondaki masanın altına kaçmıştı! Arada bebeğe yaklaşıp koklayıp ama hemen yanından ayrılır bir hale gelmişti. Bir süre sonra alıştı evdeki o diğer bağırgan varlığa :) :)

Çok da şirindi ikisi, anlatamam. Gözüme küçük görünen yavru kuçumuz, oğlumuzun yanında bir ayıcık gibi duruyordu! Bebeğimiz ise minicik! Ama kuçumuz çok dikkatliydi çünkü köpekler bebeğin bebek olduğunu bilip ona göre çok şevkatli davranırmış..yavrum benim! Ama yine de dikkat ediyorduk patisi yanlışlıkla çarpmasın acıtır diye ve dökülen kıllarla da çok içe içe olmasın ilk etapta demiştik…

Kıl deyince aklıma çok kıl olduğum bir şey geldi, kuçu ile bebek hakkında. Hala düşündükçe anlayamıyorum…bazısı ben hamileyken ve Thea’yı gezdirirken demez mi : ‘’Peki bebek gelince köpeğinizi ne yapacaksınız??’’ Ne mi yapacağız??? Siz evdeki büyük çocuğunuzu ne yapıyorsunuz öbürü dünyaya gelince??!! Yani kuçumuzla olan birlikteliğimizi sonlandırıp, ‘’artık buraya kadar şimdi bebeğimiz olacak’’ deyip gönderecektik. İnanamıyorummmm!! Ama böyle düşünenler de var maalesef…

Kuçumuzun bizimle ve bebeğimizle olmasından çok mutluyuz ve sokağa çıktığımızda bize bakıp soru işaretleri olan insanlara da cevabını vermiş olduk o ilk zamanlar bence. Herkesin hayat tarzı kendine, seçimi de kendisinin. Onlara bolca kuçulu Amerikan aile filmleri tavsiye ediyorum !!

Sadece belirtmem gerekir ki, bebek dünyaya gelince aynen büyük abla veya ağabey gibi biraz ihmale uğruyorlar, hem bebekle ilgilen hem kuçuyla yüzde yüz olmuyor maalesef. Hele hele ilk aylar. Ay o resim hiç gitmiyor güzümden; uykusuzluktan mahvolmuşum her ses bana batıyor, bebeğim ağlıyor bir şey daha yapmaya çalışıyorum aynı anda, stresteyim, o sırada Thea ağzında tenis topu ile yanıma geliyor ya burnunu kucağıma sokuşturuyor ya da talepkar bir şekilde fındık gözleriyle bana bakıyor…O sırada ‘ay canım kuçum benim gel’ diyemediğin anlar çokça olmuştur. Onun yerine, ‘şimdi sırası değil’ deyip gönderiveriyorsun….O yüzden ilk birkaç aydan sonra kendimi çoğu akşam Thea’nın yanında buluyordum; kulağına :‘’Lütfen kusura bakma, biraz ihmale uğradın biliyorum ama seni çok ama çok seviyorum ve bu gerçeği değiştirmez hiç bir şey’’ diye fısıldıyordum…Suçluluk hissi ister istemez oluyor!

Ama artık rahatladım, bebek büyüdü, daha rahat idare ediyorum ikisiyle ve üçümüz oynayabiliyoruz 😉

Kuçu ve bebek çok güzel bir ikili, (hayatı tehdit eden bir alerji ve astım durumu yoksa tabii), bebek/çocuk paylaşımı da öğreniyor (oğluma havuç veya biskuvi verdiğimde “Thea’ya da ver” diyorum ;-)) ve sevgi paylaşımını/bölünmesini de. Kuçuya da sarılıp öpüyoruz, oğlumuza da.

Ve onları çok seviyoruz!

İyi ki varlar hayatımızda!

aren ve thea

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *