Doğruya doğru, evlilik olayını hiç bir zaman gerekli bir şey olarak görmemişimdir…
Daha çok ‘sorunlar’ ve ‘zorlukları’ anımsatırdı, bir çeşit savaş, bir tarafın bir tarafa üstün gelmeye çalışması oyunuydu uzaktan gördüğüm… İnsanoğlu’nun buna gerçekten hazır olduğunu hiç düşünemiyorum (henüz!) Ne zaman ki bir tekamül gerçekleşirse o zaman bu kurumu yaşatabileceklerini düşünüyorum. Karşılıklı iki tarafın istemesi ve doğal, içten gelen ‘gayret’ içinde olmasıyla gerçekleşebilir. (Anahtar kelime: 2 taraf – tek taraflı değil! 😉 ) Tekamülsüz olarak etrafımızda gördüğümüz, ‘yok denecek kadar az’ olan evliliklerin bu tür insanoğlundan ziyade, dış faktörlerin kuruma yardım etmesinden iyi yürüdüğünü düşünürüm. İşler yoğundur, seyahatler çoktur, işler çok sevilir, diğer aile fertleri arası dayanışma vardır, bilumum destekler vardır, başka doyumlar vardır, para ve sağlık vardır vesaire..
Onun dışında evlilik kurumu çok zordur, ancak iki taraf da ‘katkı sağlamaya’ gönüllü ise tıkanmaz. Zaten anlaşma (agreement/veya evlilik) bu iki tarafın eşit çabasının olacağına dair imza atılmasıdır; ama ne yazık ki bu es geçilir. Daha çok bağ, bağımlılık ve para üzerine inşa edilebilmektedir. Oysa ki ‘evlilik’ olmadan da bağ, bağlılık ve hayat paylaşımından bahsedilebilir. Sanırım evli olmayan insanların mutlu ve yapıcı ilişkileri evli olanlara oranla daha iyi gidiyor Bizim kültürümüzde belki ‘hayır’ diyeceksiniz. Örf ve adetler diyeceksiniz vs. vs. Ama bence özgür irade varsa bu tür tanımlara bile ihtiyaç yoktur. Önemli olan birbirini anlamak veya anlamaya çalışmak, iletişim içinde olmak, hayatı paylaşmak (ki bu da hepimizin yükünü azaltır) ve birbiri için var olmaktır…İyi günde kötü günde. Ne güzel bir ifade! Yaşasın evlilik! Bu kadar basit aslında! Bir kısım insan belki severek mutlu ve evli, bazısı evlilik kurumunun kutsallığına inanır ve yaşatır, bazısı da öyle başlamamış ama sonrasında o yaşamın güzelliklerini tatmıştır.. Aşk da varsa ne ala! Ama dediğim gibi onu da yaşatmak bu saydıklarım ile birlikte var olur ve aşk da yaşatır. E o zaman da dünyanın en güzel şeylerinden biridir! Umarım çoğunluk önümüzdeki yüzyıllarda bu şekilde düşünmeye başlar 😉
Peki gelgelelim evli olunca her şeyin mi yoksa bazı şeylerin mi değişeceğine…Niye her şey değişsin ki? Eğer değişmesini istiyorsanız, buna izin verirseniz değişir. Ancak taşınma, tahsil, iş ve benzeri durumlar gibi bir değişimden bahsediyorsak, hayatın akışı içerisindeki ‘her şey’ diğer durumları biraz değiştirebilir. Bu çok normaldir ve o yüzden tabii ki belli bir değişimden söz edebiliriz. Ölçüsüne herkes kendi karar veya izin verir. Ama bence buna yaşayanlar karar versin. Dışardakiler değil. Dışardakiler farklılaşırsa olayın içindekiler kendilerini hiç yokken suçlu sayabilir, bu da haksızlıktır. Eğer sen kendini bazı şeylerden çekiyorsan ve eski dünyanı istemiyorsan bunlardan ilişiğini kesersin ve dışardakiler bunu fark edip ona göre davranabilirler. Ancak sen aynıysan veya aynı kalmaya çabalıyorsan ama karşındakiler durumundan dolayı değişmeye başlıyorsa, bunun sebebini kendinde aramana gerek yok. Onlar da demek ki bir seçim yapmak istemişler. Belki bu yeni durumu sev(e)mediler, belki artık değişildi, ‘hiç bir şey eskisi gibi değil’ hissiyatı buna yol açtı veya toplum görüşü hakim gelip ‘o artık evli’ kalıbına girmek gerektiği düşünüldü. Yazık! Senin düşüncen ne? Sen nasıl olmasını istiyorsun ve sen olayın neresindesin? Sen aslında olayın parçası değilsin ki ‘ben bu olaydan çıkayım’ diyesin. Sen bambaşka bir yerdesin ve hep o yerde olacaksın – sen aksini istemedikçe. Ama dedim ya, bu şekilde görülmüyor, belki görülmek istenmiyor veya otomatik bir davranış şekli gelişiyor. Yavaş yavaş duygudan uzak robotlar olmaya başlıyoruz ya! 😛
Hepimiz değişimi kabullenmek durumundayız, istesek de istemesek de…
Ne demişler: Değişmeyen tek şey değişimin kendisi!
Ama anladığım bir şey var ki o da evliliğin içindekiler de dışındakiler de bu kavrama gereğinden fazla anlam yüklüyorlar ! 😉