..yanınıza almak istediğiniz 3 şey ne olurdu?…
Hayatınızın bir döneminde mutlaka size de sorulmuştur bu soru! Öyle değil mi?? 😉 Şimdi bakıyorum da ‘ıssız’ ada kavramının hiç ‘ıssız’ kısmını hayalimde canlandırmamışım ben. Hep ada kısmına odaklanmışım. Hayalimde palmiyeli, beyaz kumlu, turkuaz ve berrak denizi olan sessiz ve süper güzel bir ada oldu! Belki ‘Blue Lagoon’ misali bir adaydı bu…Yine aynı adayı gözümde canlandırıyorum; palmiyeli, beyaz kumlu, turkuaz denizi olan süper bir ada – yani aynı, ve gezi dergilerinde tanıştığım ve henüz gidemediğim Dominik kıyıları, Mauritius, Seychelles, Palawan, Bora Bora, Cook islands vs gibi! Hepsi dehşet ötesi, resimsel- cennetseelllll !!
Ancak kafamı kurcalayan şu 3 şey var. Bence bekarlara göre tasarlanmış bir soru: 3 şey zaten yeterince sınırlı; (yeterli de gerçi), ama düşünün evli ve çocuklu birine sordun mu bitti hakların! Sevgiliyi aldın, oğlanı ve köpeği aldın mı bitti. Otur şimdi adanın keyfini çıkart! Çıkarırım tabii ki ama 1 kişi olarak yaşayan birine sorulan soru ile evli, bir de çocuklu olan birine sorulunca eşit haklara sahip olmuyorsunuz Aladdin’in sihirli lambasına da sorsanız aynı sonuç!
Tam şu sıralar acayip ada modundayım. Sahiden de o süper ötesi adalara kaçasım var dönmemek üzere! Birine gitsem de ömür boyu kalsam olur yani Balık tut pişir, Hindistan cevizi ye suyunu iç, bir şeyler ek-ye, günün doğuşunu ve batışını izle, akşamları ateş yak yanına otur, denizi ve yakamozu seyret, arada gitar çal şarkı söyle, yat kumlara ayaklarını değ, çocuğunla köpeğinle oyna, sevgilinle sohbet et, yat ve huzurlu, deliksiz bir uyku çek ve ertesi güne tümden dinlenmiş bir halde uyan…
Çağda ile Londra’dan döndükten sonra buraya tekrar alışmakta çok zorlandık..Yeminle ilk 5 seneyi hep ‘Acaba nereye gitsek’ ile geçirdik…İlk bir iki sene Londra’ya geri dönmek ile Almanya arası gidip geliyorduk, (Çağda Almanca kursuna bile başladı, he he he) sonra Yeni Zelanda göç kabul ediyor ve süper güzel diye orası dedik fakat aileye çok uzak diye eledik, Avustralya da göç alıyordu diye ona yönlendik biraz daha yakın diye ama yine de bir şey olsa hemen atlayıp gelemezsin diye hayalimizin o yerinde bıraktık..Derken Çinli bir arkadaşımız Tayland’a gidip orada Bed & Breakfast yapalım dedi. Çok süperdi hem de birlikten kuvvet doğar olayına kapıldım, bu sefer Çağda çocuğumuz olursa Thai mı olacak, onların dilini mi konuşacak, biz bilmiyoruz dedi, öbür arkadaş da çok uzak dedi derken o hayal de kaldı Sonra onlar Alaçatı veya Datça’ya mı yerleşsek dedi, benim hep Bodrum’a yerleşme hevesime benziyordu ama TR’daydı diye hiç cazip gelmedi…
Öyle veya böyle ‘Ada’ya olan isteğimiz sönmedi..Çağda hala Hawaii 5-0’yu izledikçe beni çağırıyor ‘Bak şu adanın güzelliğine’ diyerek. Ağzımızın suları aka aka içimiz gidiyor yapışıp kalıyoruz ekrana…
Hayalimizi gerçekleştirmedik henüz. Bir toprak adamı ile bu ne zaman olur o da bilinmez 😛 😉 …Gerçi isteği varsa yolun yarısı demektir! Yaşasııııınnnn! Hayal gerçekleşmese (henüz :)) de güzel bence…çünkü her zaman için gerçekleşme olasılığı var nasıl olsa.. Hayalime tutunuyorum sıkıca!..
Öncelikle seyahatlerle pekiştirelim, sonrasına bakarız. (Seyahat kısmına mecburiyetten biraz ara verdik, gerçi 😉 tekrar başlayınca artık :P)
Bu sırada Loto’dan para çıkarsa yapacaklarım: o yukarıda bahsettiğim adada yaşamadan önce geleceği sağlamlaştırmak, ihtiyacı olana vermek (özellikle kimsesiz çocuklara, hastalara ve hayvanlara), anne-babaları güvenceye almak ve tabii ki hepimizin sağlığı için sürekli cosmos’la bağlantıda olmak…
Her şeyin başı sağlık…Hayatı yaşanır kılan da hayaller ve hayal gücü…
Goethe, ‘yine özgür hayal gücüme geri döndüm, burası kendimi en iyi hissettiğim alandır’ demiş…ne de iyi etmiş!!
Ben de kısa da olsa hayalinize biraz destek olayım
https://www.google.co.uk/#q=palawan
http://www.seychellesprestige.com/seychellesmap.html
https://www.easytahiti.com/europe/?AdSrc=AW-EU-Packages
https://www.lonelyplanet.com/rarotonga-and-the-cook-islands